Ah masum palyaço, neden gözlerinden yaşlar gelirken bile gülümsüyorsun?
Britanya adasının batısındaki Galler'in baş kenti olan Cardiff doğumlu bir anne ve babanın çocuğu Gwythyr. Anne ve babası, etraflarına bir sürü kişi toplayıp muggle kültüründe önemli bir yeri olan sirki büyücü dünyasına taşımışlardı. Sonra sirk, dünyayı dolaşıp tekrar açılış yeri olan İngiltere'ye döndüğünde Gwythyr'a hamile kaldı annesi. Sirkten uzaklaştı bu süre zarfında, Galler'deki evlerine döndü. Ardından St Mungo'ya kaldırdılar cadıyı. Erken doğum yaptı ve bir ay kadar daha hastanede yatmasının ardından çocuğuyla beraber sirke döndü.
Daha iki yahut üç yaşındayken oynamak amacıyla eline aldığı asa, büyük bir parıltı yaydı etrafa. Asası onu seçmişti. Ardından babası onu, sirke uygun bir şekilde yetiştirmeye başladı; asasını bir kenara kaldırmıştı. Dört yaşındayken babasından büyü eğitimi almaya başladı ve asasını asla bırakmadı. Beş yaşına geldiğinde ailesi, zebaniateşinin sirkteki kontrol edilememesi yüzünden öldü.
Sonra çalıştı çabaladı, sirki canlandırmak için. Ne seyirci gelmişti yanına ne de sirkte çalışacak biri. Ve sirkin ölmüş bedeninden dışarı adımını atmadı bir daha. Nasıl yiyordu, nasıl içiyordu; kendisi de bilmiyordu. Belki etrafındaki büyü onu çekip çeviriyordu. Yirmi yaşına basmıştı henüz; ama ne okula gitmişti ne de bir arkadaş edinmişti. O ölmüş bir sirke kendini hapsetmişti.
Bir zamanlar, küçük büyücü ve cadıların yüzleri gülsün diye sihirle dolu bir sirk kurulurmuş. Bu sirk, bir muggle eğlencesinin büyüce dünyaya geçirilmiş hâliymiş. Sirk, çok tutulmuş; çalışanlar bakanlık daire başkanlarından bile daha fazla para kazanmış. Fakat bir gün, gösterideki zebani ateşi, kontrolden çıkmış ve küçük çocuğun gözleri önünde tüm ailesini yakmış. Zebani ateşi, yalnızca sirk çalışanlarını değil izlemeye gelen seyircileri de yutunca tüm çadır kül olmuş. Oradan sağ kurtulan tek kişi, o gün gösterisi olmadığı için sirkin etrafındaki çimlerde oturmak isteyen küçük çocuk olmuş. Çocuk, büyüdüğünde sirki tekrar canlandırmak istemiş; ancak korku düşmüş insanların içine. Ne yanında çalışmak isteyen olmuş çocuğun, ne de onun yeteneklerini görmek isteyen. Çocuk da o güne dek annesinin elinden başka hiçbir şey değmemiş yüzünü beyaza boyamış. Sonra farklı renklere de. Kocaman, kırmızı bir burun da takmış sonra. Yüzüne de yerleştirmiş sahte gülümsemesini. Beklemeye başlamış yıllarca. Bir elinde asası, altındasirkin yanmış çadırından kalanlar, üzerinde bir takım elbise, başında bir şapka... Kırmızı bir burun ve masum bir gülümseme; ama sahte... Çocuk, ailesini kaybettiği yeri, evini hiç bırakamamış artık ona para getirmeyecek olsa da.