Salvio Hexia Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Salvio Hexia Rpg

Korktuğun karanlık mı yoksa içinde saklı olanlar mı?
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 g e n e s i s

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
lleana Mıhaı
I. Sınıf Slytherin
I. Sınıf Slytherin
lleana Mıhaı


Mesaj Sayısı : 42
Nerden : zindanlardan.
Asa : guilty pleasures.
Lakap : nokta.
Kayıt tarihi : 07/01/12

g e n e s i s Empty
MesajKonu: g e n e s i s   g e n e s i s EmptyC.tesi Ocak 14, 2012 11:58 am

Sonra, aylardan ilkbahardı. Günlerden, güneş.
Sonra, gün hiç olmadığı kadar erken ağardı.
Sonra, ben ağladım. Gözyaşlarım yüzümde kayboldu.
Sonra, gitmem gerektiğini söylediler, hıçkırıklarım yükseldi.
Sonra, gerçeğin farkına vardım. Gülümsemeliydim.

Hogwarts benim için bir kurtuluştu. Fark edememiştim. Küçüktüm. Benden nefret eden aileme garip bir sevgi besliyordum. Sevgime karşılık alabileceğim umudu kaplamıştı içimi. Çocukçaydı. O zamanlar bu gerçeği göremiyordum.
O sabah, Hogwarts’ın gereksizliği hakkında yapılan tartışma uyandırmıştı, küçük vücudumu. Gözkapaklarımı amaçsızca kırpıştırarak kendime gelmiştim, ruhumda uyanıyordu yavaş yavaş. Uyku sersemliğinden kurtulup, kulaklarıma ulaşan kelimeler beynimde anlam kazanmaya başladığında aile bireylerimin ses tonunun ilk defa bu kadar neşeli olması şaşırtmıştı beni. Mutlulardı. Nihayet evden gidiyordum. Hogwarts mektubum onlar için, ‘erkek’ çocuklarıyla rahat bir hayat yaşama fırsatıydı. Ah, birde eve gelmemi gerektirecek tatiller olmasa, babam tam olarak buna benzer bir cümle kurmuştu. Duyduğum an sağır olmayı dilemiştim. Küçüktüm. Hayal gücümün izlediğim çizgi filmlerle geliştiği bir dönemdi. Küçük, ağabeylerimin eskiden kullandıkları, karanlık odamda herhangi bir nesneye takılmak istercesine dolaşıyordu bakışlarım. Odaklanacak başka bir şey arıyordum. Ailemden nefret etmeme engel olacak başka, herhangi bir konu… Farkında olmadan doğrulmuş ruhumdaki eziklikle kalkmıştım yatağımdan. Gri duvarlar üzerime geliyordu. Gri duvarlar beni boğuyordu. Nefes alabilmeyi denedim. Başarısız olmak o an için en mutlu olacağım şeydi. Ciğerlerimin derin nefeslerimle dolmasıyla anlamsız bir hüzün kaplamıştı içimi. Alt kattan gelen kaba ve bağırış benzeri sesler kulaklarımdaki varlığını sürdürüyordu. Sadece, kelimeler niteliklerini yitirmişti artık. Söylenilenlerden hiçbir şey anlamıyordum, anlamak istemiyordum. Ağzına kadar dolu sandığa ilişti bakışlarım. Gerekli olan her şeyin en ucuzu en kalitesiziyle doldurulmuştu içi. Kapalı kapağının üzerine bırakılmış asamı alabilmek adına harekete geçti ayaklarım. Saniyeler sonra parmaklarımın arasında tutuyordum. Ürkektim. Buna rağmen büyük bir istek kaplamıştı içimi. Büyü yapabilseydim, birkaç büyü bilseydim o öğlen, tek başıma ayrılabilirdim evden. İstasyona tek başıma giderdim. Ve ailem beni uğurlarken dudaklarından dökülecek en ufak sevgi barındıran kelimeyi, umutla beklemezdim.
~
Büyük bir hissizlikle duvardan geçtiğimde istasyon tahmin ettiğim, korktuğum gibi kalabalıktı. Benim boylarımda, görüntüleri bile neredeyse beni andıran cadı ve büyücü adaylarının yanlarında aileleri vardı. Hepsinin yüzleri gülüyordu. Aileleri gururluydu. Biricik çocukları bugün ihtişamı herkes tarafından bilinen bir büyücülük okuluna başlıyordu. Benim ailem ise, arkamda, her zamanki umursamazlıklarını takınmışlardı. Yüzlerinden hisleri anlaşılmıyordu. Anlamak isteyen kim, ben trene biner binmez kendilerine has gülümsemeleriyle istasyondan uzaklaşacaklarını biliyordum. Belki de bunun için trene binmemi bile beklemezlerdi. Kalabalığın arasında kaybolmayı dileyerek ilerliyordum. Birde insanlara çarpmaması için uğraştığım sandığımı sürüklüyordum arkamda. Duvarda asılı duran, eski, büyük saate göre daha trenin kalkmasına çok vardı. Ben ise şaşalı, büyük, kırmızı trene binmek için can atıyordum. Fikirlerim değişmişti. Fikirlerim değişmek zorunda kalmıştı. Saatler önce evden ayrılacağım için ağlarken şimdi buna mutlu olmaya zorlanmıştım. Yanaklarımdaki gözyaşlarının yerini gülümsediğimde beliren gamzelerim almıştı. Benden hayli uzakta duran etraflarını gizleyemedikleri tiksintiyle izleyen aileme kaçamak bir bakış attım. Trene binmeme yardımcı olacak merdivenlerin neredeyse önündeydim. İkisiyle de göz göze geldiğimde bakışlarım en az anne ve babamınki kadar soğuktu. Onlardan hiçbir şekilde, hiçbir şey umut etmemeyi öğrendiğim gün, annemin gergin, lanetli dudaklarından tek bir kelime dökülmüştü. “Hoşça kal.” Cevap vermeden merdivenlere yönelmiştim. Sandığımı merdivenlerden çıkartmama yardım eden istasyon görevlisine bile bir şey söyleyememiştim. Görüşürüz, benzeri bir şey söylememişti. Benimle vedalaşıyorlardı. Bu, asla geri dönüşünün olmamasını istekleri bir vedaydı. İsteklerini yerine getirecektim. Küçücük başımdaki ağrıyla, boş kompartımanlardan birine daldığımda olduğundan daha ağır gelmeye başlayan sandığımı kenara bıraktım. O an kenara bıraktığım tek şey aptal tahta bir sandık değildi. O an gerçek lleana’yı kenara bırakmıştım. Deri değiştiren bir yılan misali, ruh değiştirmiştim sanki. Yeniden doğmaktan farksızdı. Sadece, yeniden doğduğumda artık eskisi gibi masum, eskisi gibi saf değildim. Benim yaşımdaki bir çocuktan beklenmeyecek düşünceler içeriyordu zihnim. Benim yaşımdaki bir çocuktan beklenmeyecek öfkeyle ödüllendirilmiştim.

Yavaşça rahat koltuğa bıraktım kendimi.
Başkalaşmıştım. Farklıydım.
Ve zamanı geldiğinde, ödüllendirildiğim öfkeden,
herkes nasibini alacaktı.


Bir mazoşistin günlüğü.
I.M
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Game-Master
Yönetici
Yönetici
Game-Master


Mesaj Sayısı : 9
Lakap : .
Kayıt tarihi : 08/01/12

g e n e s i s Empty
MesajKonu: Geri: g e n e s i s   g e n e s i s EmptyÇarş. Ocak 18, 2012 12:17 pm

Kontrol edilmiştir, +5 Puan !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
g e n e s i s
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salvio Hexia Rpg :: Londra :: King's Cross İstasyonu :: Kompartımanlar-
Buraya geçin: